Sonsuz.Forummum.Com
Sitemize Hoşgeldiniz Sitemizden Daha İyi Yararlanmak İçin Üye Olmanız Gerekmektedir.
Sonsuz.Forummum.Com
Sitemize Hoşgeldiniz Sitemizden Daha İyi Yararlanmak İçin Üye Olmanız Gerekmektedir.
Sonsuz.Forummum.Com
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Sonsuz.Forummum.Com

GEL SENDE PAYLAŞ, İÇİNDEKİ O KOCAMAN DÜNYAYI BİZLERLE...
 
AnasayfaKapıAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Bir tren çığlığıyla dokunup sessizliğe yok olurduk sessizce

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
SonSuzLuk
Forum Admini
Forum Admini
SonSuzLuk


Kadın
Mesaj Sayısı : 218
Yaş : 42
Nerden : Ankara
Points : 215
Kayıt tarihi : 04/12/08

Bir tren çığlığıyla dokunup sessizliğe yok olurduk sessizce Empty
MesajKonu: Bir tren çığlığıyla dokunup sessizliğe yok olurduk sessizce   Bir tren çığlığıyla dokunup sessizliğe yok olurduk sessizce EmptyPerş. Ocak 15, 2009 3:52 pm

Ağır çekilen akşam güneşinin gölgesinde yaşanırdı hüzünler ; kırık dökük, paramparça vurulurdu yüreklerimize kül rengi ayrılık akşamları. Sararmış acılar gizli gizli yaprak dökerdi içimizde, uzanırdık ama neden bilmem dokunmaya korkardık. Gençliğimiz dudaklarımızda alev alev yanan bir çift sözcüktü o zamanlar, bir bilmece, bir kaç kırık satır Nasıl dökülürdü bilemezdik ; anlaşılmaz bir fısıltıyla yitirirdik gölgesinde güneşin. Avuçlarımızda hissettiğimiz sıcaklığı düşsel bir yankıya dönüşürdü ansızın, her tekrarda azalan avuntularla anardık artık.

Yıllar kayıp giderdi hayatımızdan kimsesiz yıldızlar gibi, başı önde dudaklarında kırık bir tebessümle. O bir türlü vazgeçemediğimiz
aşklarımız başımızı çevirdiğimizde kaybolan hazin gölgeler gibiydi ; durup durup bakardık, öyle boş öyle manasız. Ama hep gölgesinde yaşardık. İklimlere aldırmadan ıslanırdık o yıllar, titrek bir gaz lambasında saklambaç oynardık. Sebebini bilmeden gizli gizli ağlardık. Eski fotoğrafların üzerinden bir nefesle geçerdi hatıralar ve sisli bir akşam vakti tükenirdi soluklar. Zaman başımızı döndüren bir hızla yanımızdan yıldırım hızıyla geçip giderdi. Her parlayışta çaresizliğimizi yüzümüze vuran ulaşılmaz, erişilmez bir kahkahayla. Kimi zaman karanlık gecelerde ölü nefesi çalınırdı duvar saatinden kulağımıza. Her parlayışımızda yüzüne soğuk küfürler savursak da can çekişen zamanın, kahkahalarını silemezdik hiçbir zaman kulaklarımızdan.

Yine de yazgıya boyun eğmezdik o yıllar, deli dolu isyanları marifet sayardık ; sarsak adımlarla karanlığı alkole boğardık. Kimse bilmesin isterdik acılarımızı ama gün ortasında işportada satardık. Yokoluşa hasrettik o yıllar, gizli intihar düşleriyle yaşardık. Bir garip çelişki bir ince sızı gibi dolanır dururdu içimizde, sonra denize ulaşmayı düşleyen yapayalnız ırmaklar gibi karşı konulmaz bir güçle çağlayıp bedenimizde, geceleri yattığımız alkol denizlerine dökülürdü ve ne çelişki kalırdı artık ne de sızısı dolanırdı içimizde

Ve ne kadar öfkeliydik o yıllar, dokunsalar parlardık ama o ışıkla kendimiz yanardık. Hazin gölgeleri ardımıza alıp fısıltıyla yaşlanırdık kuytularda ; yüzlerimiz, gözlerimiz, avuçlarımız eskirdi ; yarım kalmış bir hüzünle baktığımızda aynaya göz bebeklerimizde yarım kalmış aşklar titreşirdi....

Islık gibi bir sesle dökülürdü itiraflar dudaklardan. Bir demiryolu sessizliği yaşanırdı gönüllerde. Bir tren çığlığında kaç ömür tükenirdi böyle. Görünmez bir el bir kaç kırık satır karalardı karanlığa ve buruk bir yaşama sevinciyle başlardı yokoluş.
Sonra bir kaç satır daha

Şimdi eksikliğini hissederdik hayatın, okuduğumuz kitapta anlamadığımız bir şeyler vardı, kaçırdığımız ayrıntılar.

Yazdığımız şiir niye böyle anlamsızdı?

Sinemada izlediğimiz o film acıyan gözlerle bakardı arkamızdan.

Geceyi alkole boğan o anlaşılmaz çelişki hangi hastalıklı bakışın sebebiydi?

Annenin gözlerindeki tanrısal pırıltıyı gölgeleyen neydi?

Bahar niye böyle alıngan, niye bu kadar öfkeliydi ve ağaçlar niye o gücenik tavrıyla bize sırt çevirirdi?

Aşka bu kadar bağlıyken niye bu kadar yüzeyseldi hislerimiz, derinlere niye inemezdik ve güneş batarken hangi anlamı saklardı meraklı bakışlarımızdan?

Bir kaç kırık satır karalanırdı karanlığa.
Ruhumuzu kasıp kavuran bu küstah, bu alabildiğine bencil doyumsuzluk nasıl doyurulurdu, nasıl dinerdi ruhumuzdaki fırtınalar?

Şarkıda duyamadığımız eksik nota neydi ve bir başına nasıl sürüklerdi koca bir anlamı.

Bir kaç kırık satır karalanırken karanlığa hayatı anlamadığımızı anlar ve daha çok bağlanırdık. Hayata ne kadar çok bağlansak yokoluşa o kadar yakındık. Gölgeli bir akşam vakti kırık dökük hüzünlerle oynaşırken içimizde, yaprak döken acılara dokunurdu birimiz ve alev alev yanan bir çift sözcük fısıltıyla dökülürdü dudaklarımızdan. Ardımızda bir kaç kırık satır kalırdı işte. Sessizlik demiryolunda bizi beklerdi.

Bir tren çığlığıyla dokunup sessizliğe yok olurduk sessizce.
__________________



--
Aşkta gurur olur mu dedim
Yüreğim sus kalbini dinle dedi
Peki ya onu unutabilirmiyim dedim
İçimdeki ses unutmayı kolaymı sandın dedi
Biraz düşündüm sessizce
Haykırdım bütün nefretimi yüzüne
Sustu sadece haklısın dedi
Dönüp arkamı gitmek istedim
Ama olmadı gururum aşkıma yenik düştü
Ve koşarak sarıldım ona
Anladım ki seviyorsan eğer ki gerçek sevgiyse
Adı aşkta gurur olmazmış olursa
Zaten onun adı aşk olmazmış..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sonsuz.forummum.com   http://sonsuzlukdenizi.blogcu.com
 
Bir tren çığlığıyla dokunup sessizliğe yok olurduk sessizce
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Sonsuz.Forummum.Com  :: »»-(¯`v´¯)-»Sevgi Dünyası»»-(¯`v´¯)-» :: Aşk ve Sevgi :: Aşk Dair Yazı ve Hikayeler-
Buraya geçin: